Ertelemenin Altında Ne Var? Tembellik Değil, Duygular Olabilir

Hepimiz zaman zaman bazı işleri erteleriz. Günlük yaşamda “yarın yaparım”, “şimdi başlamak için uygun zaman değil”, “biraz daha hazır olayım” gibi düşüncelerle işlerimizi sonraya bırakabiliriz. Ancak bu durum sıklaştığında ve yaşam kalitemizi etkilemeye başladığında, artık yalnızca zaman yönetimi meselesi değil, duygusal bir gösterge halini alır.
Çoğu kişi ertelemeyi “tembellik” ya da “iradesizlik” olarak yorumlar. Oysa bilimsel araştırmalar, ertelemenin ardında genellikle olumsuz duygular, öz eleştirel düşünceler ve içsel çatışmalar olduğunu gösteriyor. Yani kişi aslında işi değil, işin kendisinde yarattığı duyguyu ertelemektedir.
Erteleme, Bir Savunma Mekanizmasıdır
Erteleme, kişinin kaçınmak istediği duygularla yüzleşmesini engelleyen bir savunma mekanizmasıdır. Yapması gereken bir işe başlamak; onun için “başarısızlık hissi”, “yetersizlik inancı”, “eleştirilme korkusu” gibi zorlayıcı duygularla karşılaşmak anlamına gelebilir. Ve bu duygularla baş edemeyeceğini düşünen kişi, harekete geçmektense kaçmayı seçer. Kimi zaman farkında olarak, çoğu zaman da tamamen otomatik bir biçimde…
Bu kaçınmanın arkasında sıklıkla şu psikolojik dinamikler yer alır:
- Mükemmeliyetçilik: “Ya eksik olursa?”, “Ya yeterince iyi yapamazsam?”
Mükemmel olması gerektiğine inanan biri, başlamayı erteleyerek mükemmellik baskısından da kaçar. Başlamazsa, eleştirilmez. - Başarısızlık korkusu: “Zaten yapamayacağım, neden başlayayım ki?”
Kişi kendini başarısızlıkla özdeşleştirmiştir. Erteledikçe, aslında kendini başarısızlık riskinden koruduğunu düşünür. - Kendilik değeri ile performansın eşitlenmesi:
“Bu işte başarısız olursam, ben de başarısızım.”
Bu düşünce biçimi, kişinin benlik saygısını dışsal bir çıktıya bağlamasına yol açar. Bu da yoğun baskı yaratır. - Aşırı yüklenme:
“Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum.”
Zihinsel yorgunluk ve dağınıklık, kişinin tek bir adım atmasını bile imkânsız hale getirir.
Tüm bu durumlar, kişiyi harekete geçemeyecek kadar duygusal olarak sıkışmış hissettirebilir. Dışarıdan bakıldığında sadece “başlamıyor” gibi görünse de içeride yoğun bir çatışma ve baskı yaşanıyordur.
Ertelemenin Beyinle İlgili Yönü
Nörobilimsel çalışmalar, erteleme davranışının beynin özellikle prefrontal korteks ve amigdala bölgeleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Prefrontal korteks planlama, karar verme ve dürtü kontrolüyle ilgilidir. Amigdala ise korku ve kaygı gibi duyguları işler. Bu iki yapı arasındaki dengesizlik, kişiyi kısa vadeli rahatlama arayışına sürükler. Kısa vadede kaçınmak kişiyi rahatlatır, ancak uzun vadede kaygı ve suçluluk daha da artar (Sirois & Pychyl, 2013).
Terapide Ertelemeyle Nasıl Çalışılır?
Erteleme davranışıyla çalışırken yalnızca “ne zaman neyi yapacaksın?” gibi davranışsal planlama yöntemleri yeterli olmaz. Çünkü bu davranış, görünürdeki bir semptomdur. Altta yatan duygusal süreçleri görmek gerekir.
Terapide şu başlıklarla çalışılır:
- Ertelemenin kişiye özel anlamı keşfedilir. Her birey farklı bir nedenle erteler.
- Olumsuz otomatik düşünceler ve içsel eleştirmen tanımlanır.
- Mükemmeliyetçi inançlar, kendilik değeri algısı, başarı-başarısızlık kavramları sorgulanır.
- Duygusal regülasyon becerileri geliştirilir: Kişinin zorlayıcı duygularla temas kurması sağlanır.
- Özşefkat ve kabul çalışmaları yapılır. Danışan, hataya ve eksikliğe rağmen kendisini destekleyici bir yerden görmeyi öğrenir.
- İşlevsel hedef belirleme ve mikro-adım yaklaşımıyla somut adımlar planlanır.
Bu süreçte özellikle Şema Terapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımları oldukça etkilidir. Kişinin erteleme davranışına neden olan temel şemaları (örneğin başarısızlık şeması, kusurluluk, onay arayıcılık) fark etmesi ve dönüştürmesi sürecin kilit noktasıdır.
Gerçek Hayattan Örnekler
- Üniversite sınavına hazırlanan bir genç, deneme sınavlarını sürekli erteliyordu. Nedenini sorduğumuzda “çözsem, netlerim düşük çıkarsa moralim bozulur” dedi. Başlamadığı sürece sonuçla yüzleşmeyecekti. Ama bu da ilerlemesini engelliyordu.
- İş yerinde sunum hazırlamayı sürekli son dakikaya bırakan bir danışan, sunum yapma sürecini “küçük düşme korkusuyla” özdeşleştirmişti. Hazırlık aşamasına girmek, ona geçmişte yaşadığı “eleştirilme” deneyimini hatırlatıyordu.
Her ertelemenin ardında kişiye özel, duygusal bir gerekçe yatar. Ve bu gerekçeyi anlamak, davranışı değiştirmekten çok daha etkilidir.
Erteleme, zaman kaybından çok daha fazlasıdır. Görülmemiş bir duygunun, bastırılmış bir korkunun, fazlasıyla yüklenmiş bir zihnin sessiz çığlığı olabilir.
Bu nedenle erteleme, sadece “programlı” olmakla değil; duygularla daha sağlıklı bir ilişki kurmakla aşılır.
Erteleme, çözülmesi gereken bir zaman yönetimi problemi değil, duygularla teması gerektiren bir davettir.
“Erteleme davranışını daha derinlemesine anlamak ve dönüştürmek istersen, terapi süreciyle ilgili detaylı bilgi almak için iletişime geçebilirsin.”
Kaynakça:
- Balkıs, M., & Duru, E. (2009). Akademik erteleme eğiliminin genel erteleme davranışı, karar verme stilleri ve akademik başarı ile ilişkisi. Eğitim ve Bilim, 34(133), 5–16.
- Gündüz, B. (2012). Üniversite öğrencilerinde erteleme davranışı: Mükemmeliyetçilik ve benlik saygısının rolü. Eğitimde Kuram ve Uygulama, 8(1), 17–29.
- Sirois, F. M., & Pychyl, T. A. (2013). Procrastination and the priority of short‐term mood regulation: Consequences for future self. Social and Personality Psychology Compass, 7(2), 115–127.
- Burka, J. B., & Yuen, L. M. (2016). Erteleme Hastalığı: Neden Yaparız, Nasıl Aşarız? (Çev. N. Tunaboylu). Pegasus Yayınları.