Terapiye Gitmek Zayıflık Değil, Psikolojik Sağlığa Yatırımdır!

Toplumda terapiye gitmek hâlâ kimi zaman bir “zayıflık göstergesi” gibi algılanıyor. “Yeterince kötü değilim ki”, “herkesin derdi var, benimki o kadar önemli değil” ya da “çözüm yine bende, niye başkasına anlatayım?” gibi düşünceler, birçok kişinin yardım alma kararını geciktiriyor. Oysa psikolojik destek almak, zayıflık değil; öz-farkındalık ve yaşam kalitesi için atılan güçlü bir adımdır.
“Yeterince kötü değilim” düşüncesi bir yanılsamadır
İnsanlar genellikle terapiye gitmek için “daha kötü olmaları gerektiğini” düşünür. Bu, birçok kişinin destek arayışını geciktirmesine yol açar. Oysa mental sağlığımız, beden sağlığı kadar önleyici müdahalelerle korunabilir.Yapılan araştırmalara göre, bireylerin terapiye başvurma kararlarını geciktirmesi, sorunların kronikleşmesine ve işlevsellikte daha büyük düşüşlere yol açabiliyor (Komiya, Good & Sherrod, 2000).
Terapiye başlamak bir sorumluluk göstergesidir
Zorlanmadan önce destek almak, bireyin kendisine ve çevresine karşı sorumluluk taşıdığını gösterir. Terapi süreci, sadece mevcut problemleri çözmekle kalmaz; kişinin duygularını tanımasına, içgörü kazanmasına ve yaşamındaki tekrar eden döngüleri fark etmesine yardımcı olur.
American Psychological Association (APA), psikoterapinin yalnızca ciddi ruhsal bozukluklar için değil, yaşam doyumu ve psikolojik dayanıklılık kazanmak için de etkili bir yöntem olduğunu vurgular (APA, 2016).
Farkındalık + Önleyici psikolojik sağlık = Güçlü birey
Terapi, bireyin kendine yönelttiği bir aynadır. Sorun büyümeden destek almak, kişinin bilinçli farkındalık kapasitesini (mindfulness) ve duygusal dayanıklılığını artırır. Bu da stresle başa çıkma becerisini güçlendirir.
Kabat-Zinn (1994), düzenli içsel farkındalık geliştiren bireylerin hem duygusal hem de fizyolojik sağlık düzeylerinin daha yüksek olduğunu belirtir. Bu tür beceriler terapi süreçlerinde yapılandırılabilir.
Toplumsal önyargılar güçlü olanı görünmez kılar
Birçok kültürde “güçlü insan kendi başına çözer” algısı hâkimdir. Ancak gerçek psikolojik güç, sorunları bastırmakta değil; onları anlamaya ve dönüştürmeye istekli olmaktadır.
Corrigan (2004), terapiye dair damgalanmanın bireylerin yardım arama davranışlarını ciddi oranda etkilediğini belirtmiştir. Özellikle "yardım aramak = zayıflık" inancı bu kararı geciktirir.
Sonuç: Terapiye başlamak, pes etmek değil; kendi hayatınızın sorumluluğunu almaktır.
Kimi zaman zorlanmadan, yalnızca daha iyi hissetmek, daha net kararlar alabilmek ya da kendimizi daha yakından tanımak için terapiye ihtiyaç duyarız. Bu, bir lüks ya da zayıflık değil; farkındalıkla yaşamayı seçen bireylerin cesur kararıdır.
Unutmayın, kendi iç dünyanızı önemsemek bir ayrıcalık değil, hakkınızdır.
Kaynakça
- Komiya, N., Good, G. E., & Sherrod, N. B. (2000). Emotional openness as a predictor of college students' attitudes toward seeking psychological help. Journal of Counseling Psychology, 47(1), 138–143.
- Corrigan, P. W. (2004). How stigma interferes with mental health care. American Psychologist, 59(7), 614–625.
- Kabat-Zinn, J. (1994). Wherever You Go, There You Are: Mindfulness Meditation in Everyday Life. Hyperion.
- American Psychological Association (APA). (2016). Understanding psychotherapy and how it works. https://www.apa.org/helpcenter/understanding-psychotherapy